Yücel Tunca, İstanbul Saydam Günleri Hakkında Kendi Sorularını Yanıtlıyor: Kendime Sorduğum Sorular / 2000

İstanbul Saydam Günleri fikri nasıl doğmuştu?
Piya Kültürevi Fotoğraf Atölyesi’nde temel fotoğraf eğitimi seminerleri, fotoğraf hakkında yapılan tartışma toplantıları, çarşamba buluşmaları ve sergi çalışmalarının yanı sıra Evrensel Kültür Merkezi ile işbirliği içinde saydam gösterileri düzenliyorduk 1995 yılında. Hafta sonları yaptığımız bu organizasyona gerek gösteri sahiplerinin, gerekse izleyicinin dikkate değer ilgisi, bir hatırayla birleşince, İstanbul Saydam Günleri fikri filizleniverdi. 

(Hatıra: Geziler düzenleyen firmalardan birinde, “Orta Boy Bir Orta Asya Macerası” adında bir saydam gösterisi sunuyordum. Gösterinin sonunda izleyiciler, fotoğrafların nerelerde çekildiğini gösteri sırasında neden anlatmadığımı sitemkar bir biçimde sordular. Dilim döndüğünce saydam gösterisine bakış açımı dile getirdim. Alışkanlıkların direncini farkedince, saydam gösterisi mantığı üzerinde uzun uzadıya durmak gerekliliğini hissettim.)

Yaptığım işle, izlemek istediğimin paralelliğini, başka fotoğrafçılarda da görünce bu konuyu ilk kez Fethi İzan’a açtım. Ve onunla birlikte İstanbul Saydam Günleri’ni 1996 yılı başında kurgulamaya başladık.

Fikir nasıl işe dönüştü?
Bir yandan Piya Kültürevi Fotoğraf Atölyesi’ndeki arkadaşlar, bir yandan da atölye dışından fotoğrafçı dostlarımız Saydam Günleri’ne omuz verdiler. Bir çalışma grubu kurduk. Hedef, saydam gösterilerine platform oluşturmak ve bu platformu saydam gösterilerinin hem sunulacağı, hem de tartışılacağı bir yapıya dönüştürmekti. Yıllar içerisinde çalışma grubu, geniş katılımlı bir organizasyon komitesine doğru evrilirken, saydam gösterileri de kendi başına bir tartışma noktası haline geldi.

İstanbul Saydam Günleri, iki yönden yoğun eleştiri alıyor. Bunlardan ilki, gösterilerin kalitesi...

Sorun, katılımcıların herhangi bir elemeye tabi tutulmamalarından kaynaklanıyor. Seçme ve seçilmenin sanatsal ve belgesel sunumlarda yeri olmadığını düşünüyorum. Bu düşüncenin uzantısı olarak, İstanbul Saydam Günleri’nin ilkesel tutumu ortaya çıktı: Serbest katılım. Biz elek kullanmıyoruz. İyiye ve kötüye karar vermeyi reddediyoruz. Bu noktada izleyiciyi, gösteriyle ve gösteri sahibiyle başbaşa bırakıyoruz. Gösteri sahibi, çalışmasını izleyici karşısına çıkaracak, bunun sorumluluğunu hissedecek, izleyici ise kendisine sunulanın emek ve estetik bakımından değerlendirmesini yapıp, olumlu olumsuz tepkisini gösterecek. Zamanla ulaşılacak bir seviye bu. Gösteri sahibi, gösterisini ücret vererek, zaman ayırarak izlediğinden kendi dünyasına aktarımlar yapmak amacıyla gelen izleyiciye karşı olan sorumluluğunu daha fazla duyduğu taktirde eleştiriler de azalacak. Burada şunu söylemeliyim: Aslında eleştirilerin hedefi organizasyonumuz olmamalı. Az önce de söylediğim gibi biz bir platformuz. Seçmiyor, olanak sağlıyoruz. Bunun ayrımını, eleştiriyi yöneltenlerin farketmesi gerekiyor. Bir de tersinden bakalım: İzleyici, onbeş kişilik bir komitenin jüriye dönüşmesini ve bu onbeş kişinin süzgecinden geçenleri izlemeyi nasıl içine sindirebilir, bilemiyorum. Ben izleyici konumundayken, kesinlikle kendi beğeni kriterlerimi önemserim. Eleştirmenlerin fikri üretimlerini dikkate almayı ve kendi kriterlerimle değerlendirmeyi doğru bulurum. Fakat, bir jüriyi ve onların dikte ettiği iyi-kötüyü kabul edemem.

Gösteri kalitesi dışında, organizasyonun kalitesi de tartışılıyor...

Bu konu, rüzgarlara en açık olduğumuz yere denk düşüyor. İstanbul Saydam Günleri Organizasyon Komitesi’nin salon bulmak, gösteri ekipmanlarını sağlamak, gösteri sahiplerini 9 gün için bir araya getirmek, bu gösterileri olabildiğince geniş bir kitleye duyurup izleyiciyi salonlara çekmek, gösterilerin teknik sorunlardan arındırılmasını sağlamak, gösteriler hakkındaki bilgilerin kalıcılaştığı katalogları ve diğer basılı malzemeleri hazırlamak, izleyiciden aldığı ücreti gösteri sahiplerine telif olarak ödemek gibi asli işleri var. Bu asli işlerde yaptığımız hatalar ya da başardıklarımızla eleştirilmek hiç sorun değil. Tersine son derece yapıcı.

Bir parça diğer sorunlara da değinmek istiyorum. Salonlardan başlayalım. Büyük ve konforlu salon istiyor izleyici. Son derece haklı. İFSAK ve Fotografevi-Fujifilm salonları sorunlu salonlar. Küçük ve havasız, gürültülü ve sunuma tam uygun değiller. Bunlar benim de önemli ölçüde katıldığım eleştiriler. Ancak unutulmamalı ki, İstanbul Saydam Günleri, İstanbul-Beyoğlu’nda yapılan bir fotoğraf şenliği. Beyoğlu’ndaki salonlar da belli... Bazısında sansür sorunu, bazısında giriş-güvenlik sorunu, bazısında gün-saat sorunu, bazısında mekana dair sorunlar var. Tercih kullanmak durumundayız. İFSAK salonu, ne derseniz deyin, İstanbul’da fotoğraf nabzının attığı en önemli merkezin salonu. Kırk yıllık İFSAK’ın, 200-300 kişilik, havalandırmalı, teknik sorunları çözülmüş bir salona sahip olmasını kim istemez. Ancak bugünün koşulları ortada; İtalyan Kültür Merkezi’nin 7-8 gün boyunca kapılarını İstanbul Saydam Günleri’ne açmasını biz de istiyoruz, ya da Turkcell’in... Fransız Kültür Merkezi’nin giriş probleminin çözülmesini de... Anlatmaya çalıştığım, mevcut tüm salonların kendi bünyelerinden kaynaklanan sorunları var ve bu da organizasyonumuza doğrudan yansıyor.

Gösteri ekipmanları da çok büyük problem. Önemli ölçüde Gültekin Çizgen’in desteğiyle bugünlere kadar gelebildik. Salonların çoğunda onun sağladığı projeksiyon makineleri kullanıldı. Bu makineler hem yaşlı hem de son derece hassaslar. Belli bir tipte slayt çerçevesi kullanmadığınızda netlik sorunu yaşanıyor, takılmalar meydana geliyor. Bunun önüne geçmek için bir yandan yeni makineler almak zorundayız -ki bu çok büyük bir maliyet- ekonomik gücümüz henüz bu düzeye ulaşmadı, bir yandan da belirli bir çerçeve tipinin kullanımını zorunlu hale getirmeliyiz. Geçtiğimiz yıllarca yalnızca tavsiye ediyorduk. 5. İstanbul Saydam Günleri’nden itibaren çerçeve kullanımında sınırlamalar getirdik. Amaç, anlaşılacağı üzere teknik sorunları en aza indirmek.

Salon görevlileri konusunda da eleştiriliyoruz. Üniversitelerde okuyan gençlerin gönüllü katılımıyla gerçekleşen organizasyonda, yılın bir döneminde eğitime tabi tuttuğunuz insanlardan bir teknisyen gibi davranmalarını bekleyemezsiniz. Üstelik, bir yılın çalışma grubuna dahil olanların önemli kısmı sonraki yıl hayat içerisinde başka tercihler kullanıyor. Dolayısıyla deneyim aktarımı da yetersiz kalıyor.

Sonuç olarak problemlerin tümüyle farkındayız. Hiçbiri çözümsüz değil. Daha çok deneyim, daha çok ekonomik yeterlilik, daha çok destek ile kısa zamanda sorunların üstesinden gelinecek. Buna inanmasak İstanbul Saydam Günleri çoktan gerilerde kalmış, hoş bir hatıraya dönüşürdü herhalde.

Bu yılın yeni bir uygulaması var. Serbest katılım derken birden bire “şartlar”la karşılaşıldı...

Katılımı sınırlayan değil, tümüyle organizasyonun sağlıklı yürümesi amacını güden “şartlar” bunlar. Geçtiğimiz yıllarda edinilen tecrübenin bir tezahürü. Sonuçlarını aldıktan sonra daha rahat ve anlamlı konuşulabileceğini düşünüyorum. Şunu da belirtmeliyim: Katılım şartnamesi oluşturulurken, organizasyon komitesinin dışından da bir çok kişinin görüşlerine başvuruldu. Olabilecek yanlış anlamaların önüne geçmek için kılıkırk yardığımızı söyleyebilirim.

İstanbul Saydam Günleri, 2000 yılı ekiminde gösterileri beşinci kez izleyiciyle buluşturacak. 

Nasıl bir program planlanıyor?

Bu yıl 14 Ekim-22 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek İstanbul Saydam Günleri. Önceki yıllara oranla en önemli farklılaşma son katılım tarihinde. 1 Haziran 2000 tarihinde katılımı durduruyoruz. Kategorilerde bir değişiklik yok: Öyküler, Basın Fotoğrafları, Fotoğraf ve Diğer Sanatlar, Kısa Gösteriler, İlk Gösteriler ve Kategori Dışı Gösteriler. Özel bölümler de sürüyor: Saygı, 4. İstanbul Saydam Günleri’nden, Konuk Ülke, Konferans ve Panel. Yeni özel bölümlerimiz de olacak bu yıldan itibaren. Projeler olgunlaştığında onları da duyuracağız.

Bu yılın sponsorları kimler?

Park Denizcilik, Ofset Yapımevi, Simge Kağıtçılık bu yıl da desteklerini sürdürüyor. Ajans Düet de bu yıl sponsor listemizdeki yerini şimdiden almış durumda. Bu firmaların dışında çeşitli bağlantılarımız var ve görüşmeleri sürdürüyoruz.


İSTANBUL SAYDAM GÜNLER NEDİR?
Piya Kültürevi Fotoğraf Atölyesi tarafından, 1996 yılında ilk kez gerçekleştirilen; fotoğrafı ana malzeme olarak kullanan çağdaş sanatsal anlatım yöntemi dia (saydam) gösterilerinin
yaygınlaşması ve niteliğin arttırılması amacıyla düzenlenen ve bu nedenlerle kapsamına
yalnızca dia gösterilerini alan, katılımın serbest olduğu görsel-işitsel bir fotoğraf etkinliğidir.
Fotoğraf dünyamızda, saydam gösterileri her geçen gün daha fazla yer alıyor.
Gerek biçim, gerekse içerik olarak giderek zenginleşen saydam gösterileri, fotoğrafçılara yeni anlatım olanakları sağlarken, fotoğraf izleyicisini de özgün biçimiyle kendine çekiyor.
Çoğu zaman müzik, yazı, bazen karikatür, ses, beden, koku gibi unsurların ve zaman zaman da bilgisayarların desteğiyle son derece çağdaş bir gösteri tekniği olduğunu ortaya koyuyor.
İstanbul Saydam Günleri, fotoğraf alanındaki bu yükselen trendi değerlendirmek ve yeni oluşumlara yol açmak için düzenleniyor.
Fotoğrafçıları; profesyonel fotoğrafçılarla, amatörleri, ustalarla öğrencileri yanyana getirip, izleyicinin eleştiri potasına sokuyor. Saydam gösterisinin, yalnızca fotoğraf göstermek anlamına gelmediğini, 'gösteri' sözcüğünü vurgulayarak hatırlatmaya çalışıyor.
Geride bıraktığımız dört yıl içerisinde giderek büyüdüğü gözlemlenen izleyici kitlesi, ağırlıklı olarak yüksek eğitim ve kültür seviyesinde olan, geniş bir yaş grubu yelpazesinde yeralan kişilerden oluşan İstanbul Saydam Günleri, bir platform olarak sunduğu dokuz günlük
organizasyon boyunca izleyicisini, karanlık salonlarda yaratılan aydınlık pencerelerden,
farklı dünyaların duyarlılıklarına doğru çıkılan yolculuklara davet ediyor.
İstanbul Saydam Günleri, farklı kültürlerin ve hayatların renklerini aktarıyor; onlarca gösteri, dokuz gün boyunca içiçe geçiyor, kaynaşıyor, ortak bir noktada bütünleşiyor: Hayat!
    

İSTANBUL SAYDAM GÜNLERİ’nin kısa tarihçesi

1. İSTANBUL SAYDAM GÜNLERİ
1996 yılında 12-20 Ekim tarihleri arasında ilk kez düzenlenen İstanbul Saydam Günleri,
Aksanat, Çağdaş Gazeteciler Derneği İstanbul Şubesi, Evrensel Kültür Merkezi ve Fotografevi salonlarında gerçekleştirilmişti. 83 fotoğrafçının hazırlayıp sunduğu 60 gösteriyi yaklaşık 6000 kişi izlemişti.
İstanbul Saydam Günleri’nin ilkinde, katılımcı fotoğrafçılar ve gösterileri hakkında bilgi ve fotoğrafların yeraldığı, 1000 adet basılmış siyah-beyaz bir katalog ve 1000 adet siyah-beyaz afişle tanıtımı yapılan organizasyon, basından yoğun ilgi gördü.
Yazılı basında yeralan 40’ın üzerindeki haber ve röportajın yanı sıra, radyo ve TV’lerde de İstanbul Saydam Günleri hakkında bir çok haber ve röportajlar yayınlandı.

2. İSTANBUL SAYDAM GÜNLERİ
1997 yılında 18-26 Ekim tarihlerinde düzenlenen 2. İstanbul Saydam Günleri'ne katılım, ilkinden tam iki kat fazlaydı. 111 gösterinin 108 fotoğrafçı ve fotoğraf grubu tarafından
sunulduğu 1997 yılındaki bu organizasyonda izleyici sayı 11.000'e ulaştı.
Aksanat, Fotografevi-Fujifilm, İfsak ve İtalyan Kültür Merkezi salonlarının kullanıldığı
2. İstanbul Saydam Günleri'ne, ilk yıl olduğu gibi amatör ve profesyonel fotoğrafçıların yanı sıra fotoğraf öğrencileri ile birlikte İstanbullu sanatseverler de büyük ilgi gösterdi.
2. İstanbul Saydam Günleri’ndeki sponsor desteği organizasyonun gelişme çizgisini hızla
yükseltti. Organizasyon kataloğu 1500 adet ve renkli, afişler 1000 adet ve renkli basıldı.
h&h Ofset, Mavi Tanıtım, Açık Radyo, NTV ve Radikal Gazetesi’nin katkısıyla güçlenen İstanbul Saydam Günleri’nin ikincisinde, önemli bir ‘ilk’ olan “Konuk Ülke” uygulaması başlatıldı. Bu kapsamda, Yunanistan’dan fotoğrafçı ve üniversite öğretim görevlisi
Georgios Katsagelos, 1997 yılındaki konuğumuz oldu.
Saygı bölümünde Şahin Kaygun anısına bir retrospektif,
Konferans bölümünde ise Mehmet Bayhan yeraldı.
1996 yılından seçme saydam gösterilerinin yanı sıra, öyküler, seyahatnameler, basın fotoğrafları, fotoğraf ve diğer sanatlar, kısa gösteriler, ilk gösteriler ile kategori dışı gösteriler
başlıkları altında çok sayıda saydam gösterisi sunuldu.

3. İSTANBUL SAYDAM GÜNLERİ
1998 yılında 17-25 Ekim tarihlerinde gerçekleştirilen İstanbul Saydam Günleri’nin üçüncüsü,
fotoğraf dünyamıza bir çok yeniliği de beraberinde getirdi. Sanatsal üretimde ekonomik dönüşümün sağlanması amacıyla önemli bir girişim olarak görülen, gösterilere biletli giriş ve saydam gösterisi sunan fotoğrafçılara yapılan telif ödemesi, organizasyonun en önemli atağıydı.
3. İstanbul Saydam Günleri’ne katılan saydam gösterisi sayısı 78’di. Gösteri sayısının bir
önceki yıla oranla azalmış olmasına karşın, 3. İstanbul Saydam Günleri’ni 10.000 kişi izledi.
Bu rakamlar, her geçen yıl İstanbul Saydam Günleri’nin izleyici kitlesinin büyümekte olduğunun en belirgin göstergesiydi.
3. İstanbul Saydam Günleri kataloğu 1500 adet ve renkli, afişler 1000 adet ve renkli basıldı.
Ayrıca 1998 yılı boyunca iki ayda bir, 500’ü çeşitli adreslere gönderilen 1000 adet İstanbul Saydam Günleri Bülteni basıldı.
3. İstanbul Saydam Günleri’nin açılış gösterisi, 400 kişilik davetli topluluğuna Fethi İzan tarafından sunuldu. Fotoğraf çalışmalarını hem sanatsal hem de mesleki alanda 40 yıldır sürdüren Gültekin Çizgen de Saydam Günleri’ne bir gösteri ve bir konferans ile katıldı.
1998 yılının “Konuk Ülke”si Hollanda oldu. Farklı fotografik anlayışlara sahip üç profesyonel fotoğrafçı Duco de Vires, Martin Waalboer ile Wilco van Herpen, yılın en çok ilgi toplayan gösterilerini sundular.
3. İstanbul Saydam Günleri’nin özel bölümlerinden öne çıkanı “Sular Yükseliyor! Hasankeyf Yokolmasın!” bölümüydü. Saydam Gösterisi Bursu’nu kazanan, Mimar Sinan Üniversitesi Fotoğraf Bölümü öğrencilerinden Servet Dilber ile Engin Kaban’ın birlikte hazırladıkları proje
“Hasankeyf’te Son Işıklar” ve Hasankeyf Gönüllüleri tarafından sunulan “Etme, Eyleme Dicle”
bu kapsamda izleyiciye sunuldu.
Geçtiğimiz yıllarda yitirdiğimiz fotoğraf ustalarına ayrılan“Saygı” bölümünde Mehmet Avcıdırlar ile Özgen Özgenal birer gösterileriyle anıldı.
“2. İstanbul Saydam Günleri’nden” bölümündeyse, 1997 yılında büyük beğeni toplayan 6 saydam gösterisi bir kez daha izleyiciyle buluştu. Bu özel bölümlerin dışında, serbest katılımla programa dahil olan saydam gösterileri, “Öyküler”, “Basın Fotoğrafları”, “Fotoğraf ve Diğer Sanatlar”, “Kısa Gösteriler”, “İlk Gösteriler” ve “Kategori Dışı Gösteriler” başlıkları altında sunuldu.
Park Denizcilik ve Hopa Liman İşletmeleri ile Hey Gıda, Green Island Tea’nin ana sponsorluğuyla yapılan 3. İstanbul Saydam Günleri’ne ayrıca, gönderilerde Aktif Dağtım,
kokteylde Doluca, tüm renk ayrımlarında Dört Renk, konaklamada Eresin Hotel,
gösteri ekipmanlarında Gültekin Çizgen, tanıtım filminde Günizi, web side ve elektronik haberleşmede Hiperaktif, katalog basımında Mü-ka, telsiz haberleşmede Setkom-Motorola ile basılı işlerde Sinangin büyük destek verdiler.
İstanbul Saydam Günleri tarafından,fotoğrafla ilgilenen üniversite öğrencilerine
Utopia’nın desteğiyle, ilk kez Saydam Gösterisi Bursu verildi.
Açık Radyo, Radyo Umut, Yaşam Radyo, Fotoğraf Dergisi, Geniş Açı Dergisi, İstanbul Life Dergisi, Milliyet Sanat Dergisi, Evrensel Gazetesi ve Yeni Yüzyıl Gazetesi de 3. İstanbul Saydam Günleri’nin basın sponsorluğunu üstlendiler.

4. İSTANBUL SAYDAM GÜNLERİ
4. İstanbul Saydam Günleri, geçtiğimiz yıllarda da olduğu gibi yine Ekim ayında yapıldı:
16 - 24 Ekim 1999.
17 Ağustos Depremi’nin derinden sarstığı Kocaeli Amatör Fotoğraf Sanatçıları Derneği’nin
hayatını yitiren üyelerinin şahsında tüm yitirdiklerimize adanan 4. İstanbul Saydam Günleri,
1999 yılı Saydam Gösterisi Bursu’nu kazanan Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü öğrencilerinden Tuba Dadandı ve M. Kağan Hekim’in “Yollarda” isimli gösterisiyle açıldı.
4. İstanbul Saydam Günleri kataloğu 2000 adet ve renkli, afişler 1000 adet ve renkli basıldı.
Ayrıca 1999 yılı boyunca iki ayda bir, 500’ü çeşitli adreslere gönderilen 1000 adet İstanbul Saydam Günleri Bülteni basıldı.
54 fotoğrafçının hazırlayıp sunduğu 45 saydam gösterisi ve 3 konferansı, günlerin getirdiği tüm olumsuzluklara rağmen 6.000 kişi izledi.
Dokuz gün süren 4. İstanbul Saydam Günleri, Fotografevi-Fujifilm, Fransız Kültür Merkezi, İfsak ve Turkcell salonlarında fotoğrafçıları izleyicilerle buluşturdu..
Üniversite öğrencilerine yönelik İstanbul Saydam Günleri Saydam Gösterisi Bursu’nun ikincisini
kazanan “Yollarda” projesi Kodak Professional’in sponsorluğuyla Tuba Dadandı ve
M. Kağan Hekim tarafından hayata geçirildi.
“17 Ağustos Marmara Depremi “ özel bölümünde, 7 fotoğrafçının deprem izlenimleri,
“Saygı” başlığı altında yeraldı.
“Konuk Ülke” olarak seçilen Fransa’dan gelen SIPAPRESS fotoğrafçılarından Marie Dorigny, izleyenleri oldukça etkileyen “Doğu Sınırında Bir Göç” isimli çalışmasını
Fransız Kültür Merkezi’nin katkılarıyla sundu.
“Konferans” bölümümüzün bu yıl iki konuğu vardı. Sanat eleştirmenlerinden Orhan Alptürk “Fotoğrafta Eleştiri” konusunu detaylandırırken, fotoğrafçı ve öğretim görevlisi Kamil Fırat,
“Fotoğrafta Oryantalizm” üzerine, fotoğraf dünyasını büyük bir tartışmaya davet eden
düşüncelerini izleyicilerle paylaştı.
4. İstanbul Saydam Günleri’nin yeniliklerinden biri ise “Tartışma Toplantısı”ydı. Ali Borovalı, M. Emin Altan ve Hilmi Etikan tarafından yönlendirilen tartışmada saydam gösterisinin olanakları ve gelişim çizgisi üzerinde duruldu.
“3. İstanbul Saydam Günleri’nden” bölümündeyse, 1998 yılında büyük beğeni toplayan 3 saydam gösterisi bir kez daha izleyiciyle buluştu.
Bu özel bölümlerin dışında, serbest katılımla programa dahil olan saydam gösterileri,
“Öyküler”, “Basın Fotoğrafları”, “Fotoğraf ve Diğer Sanatlar”, “İlk Gösteriler” ve “Kategori Dışı Gösteriler” başlıkları altında sunuldu.
Ana sponsorluğunu Park Denizcilik ve Hopa Liman İşletmeleri’nin yaptığı 4. İstanbul Saydam Günleri’ne, ayrıca Gültekin Çizgen, Ofset Yapımevi ve Simge Kağıtçılık da
büyük destek verdi.

Yücel Tunca/1999


Yorumlar

Çok Okunanlar