4. İstanbul Saydam Günleri’ne ‘İçerden’ Bir Bakış / 1999
Her yönüyle zorlu bir yılın sonlarına doğru düzenlenen 4.
İstanbul Saydam Günleri, 50’ye yakın saydam gösterisi, konferans ve tartışma
toplantısıyla fotoğraf sezonunun açılışını da yapmış oldu.
16-24 Ekim tarihlerinde, Park Denizcilik, Kodak
Professional, Gültekin Çizgen, Ofset Yapımevi, ve Simge Kağıtçılık’ın
sponsorluğuyla, Fotografevi-Fujifilm, Fransız Kültür Merkezi, İFSAK ve Turkcell
salonlarında yaklaşık 6 bin izleyiciye sunulan gösterilerden ve organizasyondan
akılda kalan bir kaç noktanın altını çizmek istiyorum.
17 Ağustos Depremi’nde hayatını kaybedenlere adanan 4.
İstanbul Saydam Günleri’ndeki gösterilerde, amatör fotoğrafçıların ağırlığı
hissediliyordu. Önceki yıllarda gösterilerini izlediğimiz profesyonellerden
önemli bir bölümü, bu yıl çalışmalarını izleyiciye sunmadı.
Açılış gösterisi, 4. İstanbul Saydam Günleri Saydam
Gösterisi Bursu’nu alan Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Fotoğraf Bölümü öğrencilerinden Tuba Dadandı ile Kağan Hekim’in ‘Yollarda’ adlı
çalışmasıydı. Fotoğrafevi-Fujifilm salonunu dolduran davetli topluluğuna ilk
gösterimi yapılan ‘Yollarda’, Türkiye’deki karayolu taşımacılığının
şehirlerarası yolcu taşımacılğı alanına fotografik bir yaklaşım getiriyordu.
Belgeci bir anlatımın kullanıldığı gösteri, durum saptaması, tahlil ve
eleştirel bakış yönünden zayıf kalırken, saydam gösterilerinin kurgu gücünden
de yoksun bir profil ortaya koyuyordu. Dadandı ve Hekim’in ilk saydam gösterisi
olan ‘Yollarda’, daha çok fotoğrafçıların bu alandaki bir etüdü olarak kabul
edildi.
Konu-tema arayışı gözetmeksizin, arşiv fotoğrafların
kullanıldığı sunumlar, Saydam Günleri izleyicilerinin tepkisini topladı.
Beklentileri karşılayamayan bu türdeki gösterilerden sonra izleyicilerin düşüncelerini
geçtiğimiz yıllara oranla çok daha doğrudan dile getirmeleri, izleyici
kitlesinin saydam gösterileri üzerinde bir düşünce birikimi oluştuğunun en açık
göstergesiydi. Gelecek yıllarda daha da örgütlü bir hale geleceğine inandığım
bu eleştirel tepkiyi, fotoğrafçıların çok gecikmeden dikkate almaları
gerekiyor.
Yurtdışından gelen konukların, saydam gösterisi alanında
yeterli deneyime sahip olmamaları, son üç yılda İstanbul Saydam Günleri
aracılığıyla sunulan gösterileri de hedef noktası haline getirdi. Fotografik
nitelikleri bakımından olmasa bile, saydam gösterisi mantığına tam olarak
oturmayan çalışmaların sunulduğu ‘Konuk Ülke’ bölümünde yeralan gösteriler,
daha çok seri fotoğraf ürünlerinin projeksiyonla sunumu olarak hafızalarda
yerediyor. Bu yılın konuğu olan Sipa Press’in Fransız fotoğrafçılarından Marie
Dorigny’nin ‘Doğu Sınırında Bir Göç’ adlı gösterisi de ne yazık ki bu kapsamda
kaldı. Oldukça başarılı bir foto-röportaj çalışması olan ‘Doğu Sınırında Bir
Göç’, saydam gösterileri adına yeni bir açılım yaratamadı. Fotoğraf
çevrelerinde yapılan bu konudaki değerlendirmelerin düğümünde, özellikle
Avrupa’da, profesyonel multivizyon sunumlarının dışında, saydam gösterisi
mantığının ve anlatım olanaklarının henüz tam olarak içselleşmediği yatıyor. Konu
bu yönüyle ele alındığında, ülkemizde uzunca bir zamandır üzerinde çalışılan
saydam gösterisi alanının, uluslararası platformda gelecek vaadettiği de
rahatlıkla söylenebilir.
Bir kaç küçük not da konferanslar ve tartışma toplantısı
üzerine...
İlk üç yılda oluşan her yıl bir konferans uygulaması, saydam
gösterilerinin daha detaylı irdelenmesi, anlaşılması ve bir anlatım yöntemi
olarak geniş bir çevre tarafından tanınması için farklılaştırıldı. Gelinen
noktada, görünen köyün yine de bir kılavuzu gerektirdiğini düşünerek, saydam
gösterilerinin arasına sözü, bilgi ve tartışmayı da yerleştirdik. Kanımca son
derece verimli geçen, ‘Fotoğraf ve Oryantalizm’ başlıklı konuşmayı Kamil Fırat
gerçekleştirdi. Fırat, oryantalist anlayışın derin izlerini taşıyan günümüz gezi
fotoğrafının eleştirisini yaparken, bir diğer konuşmacı Orhan Alptürk de
‘Fotoğraf ve Eleştiri’ başlığı altında, fotoğrafçılara ve fotoğraf derneklerine
bir hayli yüklendi. Fotoğrafta teorik ve estetik birikimin yetersizliğinden
sözeden Alptürk, bu konudaki sorumluluğu okumayan, diğer sanatsal ve düşünsel
alanlarla pek de ilgilenmeyen fotoğrafçılara ve konuşmanın seyri itibariyle de
sanki amatör fotoğraf derneklerine yükledi. Kendisi de bir fotoğrafçı olan
eleştirmen Alptürk, fotoğraf eleştirisindeki ayaklardan önemli bir ayağı
oluşturan eleştirmenlere ve eleştiri mekanizmasının oluşumuna dair
düşüncelerini dile getirmedi. Bu yönüyle eksik kaldığını düşündüğüm konuşma,
dileğim odur ki başka bir platformda tamamlanır.
Saydam gösterileri üzerine yapılan tartışma toplantısı ise
Hilmi Etikan, Ali Borovalı ve M. Emin Altan’ın katılımıyla yapıldı.
Borovalı’nın tematik anlatım ve kurguyu da en az fotoğrafın kendisi kadar ön
plana çıkaran konuşması, Altan’ın saydam gösterilerinin sinematografik öğelerle
beslenmesi, uzun bir çalışma programı ve müzik-tema-kurgu birlikteliğinden
sözeden konuşmasıyla bütünlendi. Etikan da, sinemacı yanının titizliğini ve
ayrıntıcılığını, dile getirdiği düşüncelerde de gösterdi. Saydam gösterilerinin
fotoğrafın kendisinden farklı bir şey olduğunun altını çizen Etikan, gösteri
düzenleyen fotoğrafçıların kolay unutamayacakları bir ‘saydam gösterisi hangi
aşamalardan geçmelidir’ listesi sundu izleyicilere.
Tüm konuşulanlar, gösterilen ve izlenenler, yapılan
değerlendirmeler ışığında, pırıltılı gösterilerin gelecek yıllarda daha da
artacağı izlenimi edinmiş durumdayım. Hiç değilse heyecan vardı fotoğrafçıların
büyük bir bölümünde. Heyecan, giderek teorik bir olgunluğa ve deneyim
birikimine evrilecek kaçınılmaz olarak.
Organizasyonun problemlerine hiç değinmediğimin
bilincindeyim. Günah çıkartmak için doğru bir zemin değildi bu yazı.
Organizasyon Komitesi sorunların farkında ve çözümü için de arayışta olduğu
sürece, eleştirileri dinlemek ve değerlendirmek bile yeterli.
5. İstanbul Saydam Günleri’nde yeniden buluşmak üzere.
Yücel Tunca /1999
Yorumlar
Yorum Gönder