Fotoğrafçılar (genç olursa daha iyi) İçin 10 Maddelik Portfolyo Hazırlama Kılavuzu / 2015

Bir karga olarak hazırladığım ve geliştirmeye açık bu kılavuz muhakkak ki işinize çok yarayacak. Ama acele edin trend kaçmasın.

1-   İlk fırsatta bir Lomo edinin. (Galata’dan almanız daha havalı olur.) Olmadı, sandık karıştırın; babadan dededen kalma bir Lubitel de gayet fiyakalı olacaktır. Daha olmadı, bastırın parayı, babanız yaşında bir AE-1 bulun Hayyam’da. Daha da olmadı, azıcık kastırıp Pinhole makine yapın kendinize. Yine mi olmadı? Uzatmayın, bu sevdadan vazgeçip Hzzopulo’ya çay içmeye gidin.

2-   Kararlı iseniz ve yukarıdaki fotoğraf makinelerinden birine ulaşabildiyseniz, Sirkeci’de bayat siyah-beyaz film satan dükkânların adres listesini elde edin. (Çok zor değil, konu-komşu biliyor zaten, bakkala bile sorabilirsiniz.)

3-   Sıra geldi, fotoğrafları üretmeye:
a)      İlk fotoğraf, her sokakta bulabileceğiniz cinsten bir köpek. Siyah olması tercih sebebi… Korkmayın, elinizi uzatıp size doğru gelmesini sağlayın. İyice yaklaştığında, dizlerinizi çok kırmadan yani hafif üst açıdan basın deklanşöre. Korkuyla karışık eliniz titrediyse üzülmeyin hatta sevinin. Kazara flaşı mı açık unuttunuz? Gözleri çakmak çakmak çıkacak köpeğin. Süper işte! Daha ne olsun? İlk kare tamam! Bu gazla hemen bir “workshop”a önkayıt yaptırın. Tanıdıklara haber salıp “genç yetenekler sergisi”nin afişinde adınıza yer ayırılmasını sağlayın.
b)      İkinci kare, beton ya da asfalt üzerindeki su birikintisi olsun. Fotoğrafı bulutlu bir havada çekmek için Accuweather’ı takip edin, cep telefonunuza gelen hava tahminlerine göre organizasyonunuzu yapın. Yine üst açıdan olsun bu fotoğraf da. Bu kez elinizin, ayağınızın titremediğinden emin olun. Flaş burada da işinize yarayabilir.
c)       Üçüncü fotoğraf için kıyıda köşede serpilmiş, şöyle yarım boy yüksekliğinde bir çalı öbeği bulun. Tam karşısına geçin. Deklanşöre basacağınız sırada, -artık zıplar mısınız, hapşırır mısınız, bilemem- elinizin adamakıllı titremesini sağlayın. Bunu muhtelif titreşim düzeylerinde tekrarlayarak beş-on fotoğraf çekin. Daha sonra içlerinden birini seçmek için, gözlerinizi kapatıp ekrandaki thumbnail görüntüye parmağınızı uzatın. Hangisine denk gelirse onu seçilenler klasörüne kopyalayın.
d)      Buraya kadar hızlıca geldiysek, şimdi de biraz insan unsuruna yönelebiliriz. Kız ya da erkek arkadaşınızınki mi olur, plajda tanımadığınız bir amcanınki mi olur bilemiyorum ama bir çıplak sırt fotoğrafına ihtiyacınız var. (Yerde veya yatakta da olabilir fakat ayakta duran bir insan sırtı öncelikli tercihimiz.) Yaş ve cinsiyete bağlı olarak sivilceli, bol benli, çilli veyahut makul miktarda kıllı bir sırt işinizi görecektir. Çoğu zaman olduğu gibi izin almadan çekiyorsanız, dikkatli olun.
e)      Gelelim ölü kuş fotoğrafına. En zoru bu. Öyle arayınca kolay bulunmuyor neyse ki. Allah ömürlerini arttırsın. Ama işte fotoğrafçılık da böyle bir şey. Zor yani. Çokkk! Adalar’a gidin mesela. Muhakkak denk düşersiniz çamların altında ya da bir sokak kenarında… Karga, saksağan, ne bileyim öyle bir kuş olsun mümkünse. Güvercin olmasın ama, o çok klasik mesaj. Dibine kadar yaklaşmayın hayvanın. Azıcık mesafeli olun. Etraftaki çer çöp de eser miktarda görünürse ne âlâ.

4-   Yukarıdaki beş kareden yola çıkarak beş fotoğraf daha ürettiğinizde işlem tamam demektir. Sıra geldi filmlerin banyosuna. Kendiniz yapamıyorsanız en ucuz neresiyse orada yıkatın filmleri. Hatta beş lira da fazla verip rica edin de azıcık hırpalasınlar negatifi. Yere düşürsünler mesela tam kurumadan. Gazete kâğıdının üzerine serip kurutsunlar ya da. Kuruma tamamlanmadan yakınlarında bir kazak çırpmak da epey işe yarayabilir. Kendim yaparım ki bunları diyorsanız, Youtube’deki videolardan prosesi kolayca öğrenebilir ve uygulayabilirsiniz. Üstelik acemi şansıyla daha da güzel efektler elde etme ihtimaliniz çok fazla. Gören Instagram efekti olduğunu bile düşünebilir.

5-   Negatiflerinizi taratmaya giderken hepsini 6’lı şeritler halinde kesip kot pantolonunuzun arka cebine öylece koymanızı da tavsiye ediyorum ki efektler katmerli olsun.

6-   Anladığınız üzere negatiften baskı yapmak ya da yaptırmak yerine dijital ortama aktarmanızı önereceğim. Tarama cihazının leke azaltıcı özelliğini kapattırmayı sakın ola ki ihmal etmeyin.

7-   Sayısal ortama aktarılmış fotoğrafların her birinin, kenar köşeleri karanlık olacak şekilde -ki buna vinyet diyoruz, pek seviyoruz- düzenlenmesine dikkat edin.

8-   Fotoğrafların baskıları mutlak surette fine-art denilen kağıda yapılacak, unutmayın ve bu konuda cimrilik yapmayın, kıyın paraya. Müzelik baskı bunlar sonuçta.  İki gün sonra bir müzeye davet edildiğinizde mahcup olmayın.

9-   Projenizi anlatan metni yazmak için birkaç bankanın galerisini dolaşıp oradaki yazıları okumanız, yazım tekniğini özümsemeniz yeterli olacaktır. Bu konuda özürlü olduğunuzu düşünüyorsanız eski bienal kitapçıklarını karıştırın bir sahafta. Cep telefonunuzla bir ikisinin fotoğrafını çekin, evde çalışın.

1-   Fiyakalı isim bulma aşamasına kadar geldik. Katiyen duygusal olmasın. Şiirsel cıvımadan uzak durun. Kavramsal ve hatta İngilizce olmasına azami özen gösterin. Fransızca da olur elbette. Almanca’sını pek görmedim fakat şimdi düşünüyorum, o da gayet ilginç olabilir.

Hazırsınız! Workshopa seçilmeniz işten değil artık. Çalışmalarınıza “imeyzin” diyen hocanızın vereceği gazla portfolyonuzu Tophane veya Nişantaşı galerilerinde görücüye çıkarabilir, yorgunluğunuzu Karaköy kafelerinde espresso içerek atabilirsiniz.

Sonbaharda ContemporaryArt’ta görüşmek dileğiyle…

Bakma-öykünme listesi: Anders Petersen, Antoine D’Agata, Michael Ackerman

Yücel Tunca/2014

Yorumlar

Çok Okunanlar