Basın Fotoğrafında Tanıklık ve Taraflılık Üzerine... / 2008

Basın fotoğrafı özelinde tanık ve taraflılık hakkında görüşlerimi dile getirmeden önce, basın fotoğrafçısının üretim süreci içine girdiği yapılara dair seçeneklerine çok kısaca gözatmakta yarar görüyorum. Bağlı ya da bağımsız olarak fotoğrafik üretimde bulunan günümüz basın fotoğrafçısının yaygın medya olarak adlandırılan ulusal ya da uluslar arası yayıncılık yapan basın – yayın kuruluşlarında veya yerel medya olarak adlandırılan bölgesel yayıncılık yapan basın – yayın kuruluşlarında görev yapıyor olmasındaki bireysel kararı ile, alternatif medya olarak adlandırılan farklı örgütlenme, işbirliği, sermaye ve üretim ilişkileriyle oluşturulmuş basın – yayın kuruluşlarında çalışmalarını gerçekleştirme kararı, tanık ve taraflılık konusunda son derece belirleyici bir karar olarak karşımıza çıkıyor. 

Türkiye’de olduğu kadar dünyanın diğer pek çok ülkesinde de çıkar ilişkileri çerçevesinde oluşturulmuş medya kuruluşlarında, temelde sermaye tarafından belirlenen taraflılık ile basın fotoğrafçısının kişisel dünya görüşü ve yaklaşımları çelişse dahi, yönetim şemasının hiyerarşik yapısı nedeniyle, her zaman basın fotoğrafçısının aleyhine sonuçlar ortaya çıkması kaçınılmazdır. Fotoğrafçı olaylar ve durumlar karşısında kişisel bilinç ve refleksleriyle hareket etmeye çabalasa da medya kuruluşlarının amaç ve hedefleri, önünde sert bir engel olarak durmaya devam edecektir. Oysa ki alternatif medya içerisinde, hak ve özgürlüklerden yana yayın ilkelerine sıkı sıkıya tutunmuş bir kuruluş yapısı içerisinde çalışacak olan fotoğrafçı, kişisel yönelimlerini fotoğraf yolu ile paylaşma noktasında belirgin bir özgürlük alanı yaratabilecek, bu alanı çok daha rahat değerlendirebilecektir.

Bu durumda öncelediğim yapının, hak ve özgürlüklerden yana yayın ilkelerine odaklanmış medya kuruluşları olduğu kolayca görülebilir. Meta kültürünün her seferinde yeniden üretiminin reddedilmesi, ideolojik kalıpların dışında kalınması, insanın ve doğanın nesneleştirilmesine karşı durulması, medya pazarının yaygın beklentilerine sırt çevirilmesi alternatif yapıların kendi varlıklarının sürdürülebilirliğini her ne kadar güçleştirse de, dönem dönem ortaya çıkan örnekler bu faaliyetin olanaksız olmadığını da göstermektedir. (Bianet, Narphotos, Fotoröportaj.org…)

Hak ve özgürlüklerden yana bir basın fotoğrafçısı, ürettiği görüntülerde temel insan ve doğa haklarına saygı göstermenin gerekliliğinden uzaklaşmayacak, cins ayrımcılığının bilinç altına işlemiş reflekslerini kendi içinde deşifre ederek, bakış açısını yeniden düzenleyebilecektir. Kadınlara, eşcinsellere, çocuklara, inançlara, etnik ve ırksal özelliklere, toplumsal sınıflara, insanın dışındaki canlı ve cansız varlıklara haklarının ve özgürlüklerinin teslimi düzleminden yaklaşan fotoğrafçı için artık bu durum yaygın medya ve egemen ideolojiler tarafından üretilen söylemin sınırlarının aşılması anlamına gelecektir. Kadının hayat içerisindeki taleplerine, varlık haklarına aykırı olmayacak biçimde, bedeninin yağmalanmasına, aşağılanmasına neden olmayacak fotoğraflar üretmek; çocukların duygusal ve cinsel istismarına yol açmayacak yaklaşımlar geliştirmek, olayların akışı içinde bu tür durumlar oluşsa dahi kendisini ve fotoğraflarını bu sürecin parçası olmaktan uzak tutacak farkındalığa erişmek, basın fotoğrafçısının bir anlamda zorunluluğu olacaktır. Aynı biçimde heteroseksüel dayatmacı yaklaşımlarla eşcinsellere objektifini çevirmektense, ırksal ve etnik üstünlük iddialarıyla yoğrulmuş fanatik bakış açısıyla fotoğraflar üretmektense, kendine ait ya da yaygın inanç sistemleriyle bunun dışında kalanlara karşı fotoğrafik yargılar oluşturmaktansa ve içinde bulunduğu sınıfsal yapıya karşı egemen sınıfın yaygın biçimde üretimini teşvik ettiği yok sayan, aşağılayan imge ve imajları tekrarlamaktansa, kendisine, topluma, doğaya ilişkin yapıcı ve yeni bir görsel cümleyi kurabilmenin olanağını yakalamış olacaktır.

Tanıklık, gözlemleme, gözetleme ve ifşa etme olgularını içinde barındıran bir kavram. Dolayısı ile basın fotoğrafçısı, gözlemlerini, orada bulunmayan kişilere ve zamana bilgi, belge üretmek, görünürlüğü sağlamak ve farkındalık yaratmak amacı ile fotoğraf çekebileceği gibi, röntgencilik ve jurnalcilik sapmalarına da açık bir biçimde görüntü üretebileceği bulanık bir suda çalışıyor. Toplumsal yarar olgusunun kaygan zemininde kişisel hayatların yağmalanması, hakların ihlali, alenileşme rızasının gözardı edilmesi ve hatta görsel zaptiyeliğe soyunulması, basın fotoğrafçısını bir anda hayatlar için bir tehdit unsuru haline getirebiliyor. Üstelik bütün bunlar tanık sıfatına sığınılarak çoğu zaman bile isteye yapılıyor.

Basın fotoğrafçısının tanıklığı, kolay yabana atılır bir durum değil. Onun kararları sonucunda ortaya çıkan göstergenin içerdiği gösterenlerin ve bunlar sonucunda belirginleşen ya da alt katmanlarda tutulan gösterilenlerin farklı muhatapları var. Olay-durumu birinci derece yaşayan, gösterge içerisinde gösteren durumunda olanlara karşı sorumluluk, basın fotoğrafçısını öncelikle ilgilendirmekte, onlara karşı sorumluluğu bulunmaktadır. Bu sorumluluk hali, izleyiciye, yayıncıya ve en nihâyetinde toplumsal belleğe karşı bir sorumluluk olmayı da beraberinde getirmekte.

Tanıklık konusunda basın fotoğrafçıların farklı yaklaşımları söz konusu: Olaya hiç bir müdahalesi olmayan, dâhil olmayı reddeden anlayış, yardım esaslı sınırlı bir müdahaleyi kabul eden anlayış, olay ya da durumun akışını değiştirecek müdahaleleri kabul eden anlayış. İletişim fakültelerinin pek çoğunda öğrencilere, gazetecilerin ve basın fotoğrafçılarının tarafsızlık ilkesi çerçevesinde üretimde bulunmaları dikte edilirken, bunun olanaksızlığı tartışmaya kolay kolay açılmıyor. Üstelik tartışmanın esasının, topyekün hayata katkıda bulunacak tavrın tarafsızlıktan mı, yoksa taraflara eşit mesafede durulmasından mı veya hak ve özgürlüklerden yana saf tutulmasından mı, geçtiği sorularının yanıtında yattığı tümüyle es geçiliyor. Yaşam pratiklerinde daha da korkutucu örneklere uzanıyor basın fotoğrafçısının tercihleri: Militer güçlerle hareket ediyor, onlar gibi giyiniyor ve hatta ödünç aldığı silahlarla dün “Sırplara” ateş ediyor, yarın başka neler yapabileceğinin o günden ipuçlarını sergiliyor! Fındık taban fiyatlarını protesto eden göstericilerin çocuklarını da önlerine katarak toplumsal vicdanı tahrip ettikleri gösterilerde, pankartların çocukların eline tutuşturulmasını teşvik ederek de, polis baskınlarında katledilen muhaliflerin cesetlerini kapatan örtüleri kaldırıp “sonunuz böyle olur” korkusunun salınmasına önayak olarak da yapıveriyor bunu kimilerimiz. Çünkü yapamazsın diyen yok, mesleğinin temel ilkeleri buna izin vermiyor diye uyaran da… Oysa tersi de mümkün: İlk yardım bilgisine sahip basın fotoğrafçısının yaralıya ilk müdahaleyi yapmayı bir insanlık tavrı olarak benimsemesi, hastane kapısından içeri gaz bombası atan saldırgan polise müdahale etmesi de…

Tanık durumundaki basın fotoğrafçısı oluşturduğu göstergeleri, farklı bağlamlarda kullandığı takdirde de sorumluluk alanlarından bağımsızlaşmış olmuyor hiç kuşkusuz. Uç noktada bakacak olursak, başkalarının acısına çevirdiği fotoğraf makinesi ile elde ettiği görüntüleri, asli amaci olan kitle iletişim araçlarında yaygınlaştırmanın yanı sıra bu görüntülerle sergiler açtığında, yarışmalara katıldığında, festivallerde sunumunu gerçekleştirdiğinde ya da mesleki fuar organizasyonlarında pazarlama nesnesi haline getirdiğinde, açıklaması kolay bulunamayacak sorunlar oluşmasına neden oluyor. Basın fotoğrafçısı bir sanatçı gibi ürettiği görüntüleri alınıp-satılır, çerçevelenip duvara asılabilir nesneler haline getirdiğinde, bunların müzayedelerde koleksiyon parçalarına dönüşmesine olanak tanıdığında yapmaya çalıştığı asli işin ötesine geçmiş olmuyor mu?

Tüm bu çerçeve içerisinde ortak bir davranış biçiminin ortaya çıkmasını beklemek pek de kolay görünmüyor. Öte yandan konunun hassasiyeti dikkate alındığında etik yaklaşımlarda ortak paydaların halen varolanlardan çok daha geniş bir içeriğe ulaştırılması gerektiği de açıkça ortada. Bunun sağlanabilmesi için basın fotoğrafçılarının kişisel insiyatiflerinin yanı sıra yerel, bölgesel, ulusal ve uluslar arası mesleki örgütenmelerin ve bu örgütlerin işbirliğinin sağlanması, arttırılması, yaptırım güçlerinin oluşması gerekiyor.



Yücel Tunca/Mayıs 2008-AFSAD Fotograf Sempozyumu Bildirisi

Yorumlar

Çok Okunanlar