Oturak Alemi
F: Yücel Tunca |
Yönetmeni Yusuf Kurçenli’nin Gramofon Avrat filmiyle gündeme
gelmişti 1980’lerin sonlarında. Kökeni Selçuklular’a kadar uzanıyordu. Konya
Ovası’ndaki köylerde yaygın biçimde yapılan bir hasat mevsimi eğlencesiydi.
Kimilerine göre kadınların istismar edildiği yozlaşmış bir eğlence, kimilerine
göreyse kadim bir kültür ürünüydü. Yıllar içerisinde muhafazakar anlayışın
yayılmasına da bağlı olarak neredeyse unutulmaya bırakıldı.
Toprağın verdiği ürün
paraya dönüşünce bir koca yılın yorgunluğunu atmak üzere bir araya geliyordu
“barana*”. İyi mahsul toplayan, köydeki eşini dostunu kerpiçten yapılma “harici
oda”da gece boyunca sürecek eğlenceye davet ederdi. Makine halıların üzerine
kurulu yer sofrasında mezeler ve mutlaka rakı; ud, bağlama ve kaşık çalan
çalgıcılar; gecenin olmazsa olmazı dansçı kadınlar… Oturak alemi, “Çuhacıoğlu
Peşrevi” ile başlardı hep: “Aman şimdi, dağlar başı duman şimdi, güzel sevmek
hoştur amma, ayrılması güman şimdi.”
Harici odada yapılan eğlenceye köyün kadınları ve çocukları
başlarını dahi uzatamazdı. Ama yemekleri yapma işi yine onlardaydı elbette.
Harici odanın kapısına kadar getirilen siniyi ev sahibi içeri alır,
misafirlerine sunardı.
Dansçı kadınlar köy dışından bir taksiyle gelir, tam bir
misafir gibi merhabalaşılarak odaya alınırlardı. Oturak alemindeki kadınlar ev
sahibinin güvencesi altındaydı. Kadınlar ilk türküler söylenirken odanın hemen
dışındaki holde kısmen soyunup geri gelir, yer sofrasının üzerindeki tabak
çanağın küçük aralıklarında parmak uçlarında dans ederek maharetlerini gösterirlerdi.
Florya, Ayşecik, Dağlı Ayşe, Göçmen kızı Zarife, Hanende Melek ya da Susuzlu
Ayşe’nin dans marifetleri yıllar yılıdır anlatılırdı barana sohbetlerinde.
Türküler peşpeşe devam ederken dansçı kadınlar ayrım yapmaksızın
odadaki erkeklerin kucağına oturur, fısıldayarak onlarla sohbet eder ve arada
uzun öpüşme molaları verirlerdi. Gecenin sonunda ev sahibi tarafından verilecek
olanın dışında hiç para çıkmzdı ortaya. Ayıptı. Cebinde olan var, olmayan var,
denilerek kadınlara ve çalgıcılara para vermek bir anlamda yasaklanmıştı.
Kadınlarla kurulacak ilişkinin de sınırları yüzyıllardır çizilmişti: Mahrem
yerlere dokunulamaz, kadınlarla cinsel ilişkiye girilemezdi. Hatta bu, cinayet
sebebi sayılırdı.
Gecenin bir yerinde silahların çıkartıldığı da olurdu. Uzun
bir öpüşme ya da efkarlı bir türkünün sonunda üç-dört el ateş etmenin adaba
aykırı olmadığı belliydi.
“Tosun at yorulur gönül yorulmaz, el kızı bulunur kardeş
bulunmaz, gizli sevdalara çare bulunmaz, of gençliğim aman, of sürmelim aman”
Sabahın ilk kuşları ötmeye başladığında saz heyeti usul usul
son türküsünü çalıp, bağlamayı, udu bir kenara bırakırdı. Geceyi kapatmak için
kadehler bir kez daha “şerefe” kaldırılır, dansçı kadınlarla helalleşilip
geldikleri taksiyle evlerine yollanır, çakırkeyf barana topluluğu sabah
ezanından önce dağılırdı.
*Barana: Dost topluluğu
Yorumlar
Yorum Gönder