“Gölgelerin Dili” Sergisi / 2008

GÖLGELERİN DİLİ / Handegül Toker ve Melda Kurt


“GÖLGELERİN DİLİ”NE DAİR / 2008

Fotoğrafı, bir dil olarak ele aldığımda, gramer yapısından öte, söyleyiş özellikleri bakımından en sağlam dayanağının metaforlar olduğunu görüyorum. Bakmayı tercih ettiğim fotoğrafların çoğunda çerçeve içerisine sığdırılan –ve hatta dışa taşırılan- objeler, temsil ettikleri maddesel yapıların ötesine geçip, ışık ve gölge ile yeniden biçimlenen zihin koridorlarında yeni anlamlar yükleniyor. Fotoğrafı, kendi içinde iki temel yapıya ayrıştıran durum da işte tam burada kendini gösteriyor sanırım: Nesnenin oluş haline sıkı sıkıya bağlı kalmaya çalışan belge iddiasındaki fotoğraf  ile nesneler toplamının kendisini daha en baştan bir önkabul ile görselliğin metaforik alanı içine çeken öznel fotoğraf. İlkinin insanlık kültürü ve tarihindeki kabul gören yerini tartışmanın cazip yanları varsa da, öznel fotoğrafın derinliklerine yapılan yolculuklarda biriktirilenlerin yeri benim için apayrı.

Handegül Toker ile Melda Kurt’un yaptığı fotoğraflar, öznel fotoğrafın olanaklarını ve geniş ufkunu bana bir kez daha hatırlatıyor. Fotoğraflardaki sürreel yerleştirmeler, bilinçaltı sıkışmalarını deşifre etmeye çalışıyor. Kuşkusuz hepimiz adına bir yüzleşme hali. Korkularımızla, kaygılarımızla, acılar ve özlemlerle yüklü bir yüzleşme… Fotoğraflara bakarken, masalsı bir aynanın sırlı yüzeyinde kendi suretimizi görmek yerine, alacakaranlık zihin koridorlarında bir girdaba kapılıp, bastırdığımız, saklamaya çalıştığımız, korkageldiğimiz, düşlerimizde yaşattığımız ne kadar gizem varsa, onların tam ortasına savruluyoruz. Handegül ve Melda’nın fotoğraflarını eksantrik kılan da bu zaten.

Doğulu gölge oyunu geleneğinin, batılı sürreel taşlarla yeniden örüldüğü fotoğraflar, “zıll-i hayal”i, yani “hayal gölgesi”ni yoğun olarak çağrıştırıyor; hem Fruedyen, hem de Tasavvufi okumalara kapılarını açıyor. Sergideki fotoğraflara baktığımda, soğuk bir kış akşamında kadim kültürlere ait mistik bir masalı dinliyormuş ya da bahsettiğim büyülü aynada kendime bakıyormuş ya da zıll-i hayal perdesinde gerçek ile yanılsamanın sentezinden doğan yeni bir gölge oyununa tanık oluyormuş gibi hissediyorum kendimi. Ama bu, salt bir oyun değil elbette ki! Handegül Toker ve Melda Kurt’un gölgelerle bezeli metaforları, geçmişimizin binbir türlü iziyle, bilinmezliğin rengine bulanmış puslu geleceğin ipuçlarını gözler önüne sererek, içimizde olup bitene daha dikkatle bakmamızı sağlıyor.

Yücel Tunca / 2008
Handegül Toker ve Melda Kurt'un Gölgelerin Dili Sergisi için sergi metni olarak yazılmıştır.

Yorumlar

Çok Okunanlar